ayfer (şimdiye kadar 11 posta) | |
Kara adamların mülteci hayatı
Ülkelerinde yaşanan iç savaşların bedeli en ağır şekilde ödemek zorunda kalan mültecilerin dramı bitmiyor. Barışın ve kardeşliğin başkenti Konya, Afrikalı mültecileri umudu oldu
UMUDA YOLCULUK ÖLÜMLERE FACİA İLE BİTİYOR
İç savaşlar, işgaller ve doğal afetler milyonlarca insanın ülkelerini terk etmesine ve başka ülkelere sığınmasına neden oluyor. Özellikle Afrika ülkelerinde devam eden iç savaş ve işgaller bu ülkelerde yaşayan insanları da canlarından bezdirdi. On binlerce Afrikalı gemilerle tehlikeli bir yolculuğun ardından Türkiye’ye ve Akdeniz ülkelerine ulaşabiliyor. Yine binlerce mülteci gemilerde ve konteynırlarda feci şekilde hayatı kaybediyor. Avrupa ülkelerinde daha iyi bir hayata kavuşmak için başlatılan umuda yolculuk çoğu zaman ölümlerle sonuçlanabiliyor. Mültecilerin en yaşadığı trajedelerinden en sonu Yunanistan’da yaşandı. Yunan askerleri yakaladıkları mültecileri denize atarak öldürmüşlerdi. Geride kalanları ise Türk donanması kurtarmıştı.
HER MÜLTECİNİN AYRI BİR DRAMI VAR
Kaçak göçmen trafiğinde transit ülke konumunda olan Türkiye, “güvenli ve refah içinde bir yaşam için” yollara düşen insanları ağırlıyor. Avrupa ülkelerinin istemediği mültecilerin birçoğunu Türkiye ağırlıyor. Türkiye’de ise en çok mülteci barındıran illerinden başında Konya geliyor. Ağırlığı İran, Sudan, Somali ve Afganistan’dan gelen mülteciler Şefkat-Der Erkek Sığınma Evi’nde zor şartlar hayatlarını sürdürmeye çalışıyor.Şefkat-Der Erkek Sığınma Evi’nde şu anda Sudan, Afganistan, Etiyopya, Somali, Fildişi Sahilleri ve Filistin gibi ülkelerden onlarca mülteci kalıyor. Mülteciler, yaşanan bütün imkansızlıklara rağmen kendilerini şanslı sayıyor. Renkleri siyah yürekleri beyaz olan mültecilerin yüzlerinde yüzlerinden savaşın ve yoksulluğun getirdiği acının izleri okunuyor. Türkiye gibi bir ülkede ve Konya gibi barışın ve kardeşliğin sürekliği anımsatıldığı bir şehirde yaşamanın mutluluğunu yaşayan mültecilerin hepsinin kaderi aynı. Neredeyse tamamı ülkelerinde yaşanan iç savaş ve işgal yüzünden Türkiye’ye kaçmak zorunda kalmış. Hiçbiri ne ülkelerinden ne de ailelerinden bilgi alabiliyor.
İÇ SAVAŞ SUDAN’DA HAYATI FELÇ ETTİ
Şefkat-Der Sığınma Evi’nde hayatları devam ettiren mülteciler, Türk insanın yaptıkları yardımlarından dolayı minnettarlıklarını dile getiriyor. 11 Ağustos 2006 tarihinde Türkiye’ye gelen Sudanlı Muhammed Ali, Darfur’da yaşanan iç savaşın kurbanlarından birisi. Darfur’da Araplar ve Afrikalılar arasında yaşanan iç savaşın Sudan’da sosyal ve ekonomik hayatı bitirme noktasına geldiğini ifade eden Muhammed Ali, “Sudan’da hayat gerçekten çok zorlaştı. Sudan’ın tümünün Müslüman olmasına rağmen savaş yine Müslümanlar arasında yaşanıyor. Darfur’da olaylar 2002 yılında yeniden alevlendi.Hükümet güçleri, Araplar ve Afrikalılar arasında meydana gelen iç savaşta on binlerce insan hayatını kaybetti.Yine binlerce insan mülteci durumuna düştü. Ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Darfur’dan binlerce savaş mağduru insan gemilerle Avrupa’ya veya Türkiye’ye kaçmak zorunda kaldı” diyor.
AİLELERİMİZ NEREDE OLDUĞUMUZU BİLE BİLMİYOR
Sudan’da açlık ve susuzluk tehlikesinin de baş gösterdiğini kaydeden Muhammed Ali, şunları söylüyor: “İnsanların silaha değil; ekmeğe ve suya ihtiyacı var. İlaç sıkıntısı devam ediyor. İnsanlar savaş yüzünden ölürken bir yandan da açlık ve ilaç sıkıntısı nedeniyle hayatını kaybediyor. Dünya Sudan’da yaşanan trajediye sessiz kalıyor. Türkiye gibi birkaç İslam ülkesinden yardımlar geliyor. Türkiye’ye kaçan mültecilerin hiçbiri aileleri ile iletişim kuramıyor. Şu anda Darfur’da telefonlar çalışmıyor. İletişim sıkıntısı yaşıyoruz. Mektup bile gönderemiyoruz. Ailemden ve kız kardeşimden hiçbir bilgi alamıyorum. Eğer bir gün Sudan’daki savaş biterse ülkeme geri döneceğim.”
KADERDE TÜRKİYE’DE MÜLTECİ OLMAK VARMIŞ
Hayatın insanlara neler getireceğini bilemediğini ve bir gün Türkiye’ye geleceğini hiç aklına bile gelmediğini aktaran Muhammed Ali, “Savaş, fakirlik ve açlık bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felaketlerin başında geliyor. Bugün ülkemde bu savaş olmasaydı bir memur olarak ailemle birlikte mutlu bir yaşam sürdürecektim. Ama bu lanet olası savaş herkesin hayatını mahvetti. Ailemizi ve ülkemizi geride bırakarak Türkiye’ye geldik. Sudan’da yaşarken Türkiye hakkında bildiğim en önemli şey Osmanlı Devleti’ydi. Yine İstanbul hakkında bazı şeyler duymuştum. Osmanlı Sultanlarından Abdülhamit Han’ı ve Fatih ile ilgili bazı şeyler okumuştum. Türkler, İslamiyeti birçok ülkeye yaydı. Yüzyıllarca İslam dünyasını Avrupalılardan korudu. Muhteşem bir geçmişe sahip olan Türkiye, tarihte olduğu gibi bize yine kucak açtı. Türkler, çok kibar ve iyi insanlar. Konya’da kaldığımız süre boyunca her zaman bize yardımcı oldular. Yemek getiriyorlar ve bizim halimizi soruyorlar. Bütün bunlar bizi gerçekten mutlu ediyor” diye konuşuyor.
“TÜRKLERİN YAPTIĞI YARDIMLARI HİÇ UNUTMAYACAĞIM”
Konya’daki insanların ve bazı yetkililerin kendilerine çoğu zaman yardımcı olduklarını aktaran Muhammed Ali, sözlerini şu şekilde sürdürüyor: “İki hafta hastalanmıştım. Numune Hastanesi’ne gittim. Oradaki doktorlar beni muayene etti. İlaçlar verdiler. Yapılan bu iyiliği asla unutamam. Bir gün ülkemde savaş biter ve geri dönersem bütün bu yapılan iyilikleri anlatacağım. Sudanlılar da Türkleri çok seviyor. Türk işadamları Sudan’da işyerleri açtılar. Sudan’ın başkenti Hartum’da Afra Alışveriş Merkezi bulunuyor. Türkler, bütün tehlikelere rağmen Sudan’a yatırım yapmaktan korkmadılar. Sudan’daki Afra Alışveriş Merkezi ülkenin en büyük alışveriş merkezi. Burasını Konyalı bir firma açması bizi daha da mutlu ediyor. Ülkemdeki savaşın bitmesinin ardından Türklerin daha fazla yatırım yapacağına inanıyoruz.”
İNSANLAR SÜREKLİ “MEMLEKET NERE” DİYE SORUYOLAR
Mülteci oldukları için Konya’da çalışamadıklarını ve bu yüzden tüm günlerinin boş olduğunu ifade eden Ali, genellikle dışarıda dolaştıklarını ve Mevlana Müzesini ziyaret ederek, dua ettiklerini kaydediyor. Dışarıda gezerken insanların sürekli kendilerine “memleket neresi” diye soru sorduklarını belirten Ali, özellikle çocukların sürekli kendilerine “zenci” dediklerini, fakat kendilerinin bundan asla rahatsızlık duymadıklarını vurgulayarak, şöyle devam ediyor: “Yolda sokakta çok rahat yürüyoruz. Kendi ülkemizde bu kadar rahat olamazdık. Özellikle küçük çocukların bize olan ilgisi çok mutlu ediyor Türkler ile Avrupa insanı arasındaki fark bu. Türkler ülkelerini çok seviyor ve asla ırkçılık yapmıyor. Avrupalılar ise özellikle Afrikalılara karşı düşmanca tavır takınıyorlar. Türkiye’nin bize uzattığı yardım elini asla unutmayacağız. Afrika’nın geleceği karanlık fakat bir gün her şeyin iyi olacağı inancını da kaybetmemek zorundayız”
SAVAŞLAR HAYATIMIZI VE GELECEĞİMİZİ KARARTTI
Sudan’ın Darfur şehrinde yaşanan iç savaş Arbab İbrahim Yahya’nın da hayatını kararttı. İbrahim Yahya’nın yeğeni 1997 yılında militanlar tarafından öldürüldü. Sudan’da her gün insanların öldürüldüğünü aktaran İbrahim Yahya, savaşın acımasız ve soğuk yüzünü şu şekilde aktarıyor: “Darfur’da yaşanan savaşın aynısı Irak’ta yaşanıyor. Hiçbir medya kuruluşu oradaki trajediyi duyurmuyor. İnsanlar açlık ve susuzluk tehlikesi ile karşı karşıya. Bir yere yalnız gittiğin zaman paranı alıyorlar. Aç insanlar toplu halde marketleri yağmalıyor. Maalesef Avrupalılar da ülkemdeki iç savaşı destekliyor. Her zaman barıştan ve insan haklarından söz eden Avrupa, Sudan’daki drama sessiz kalıyorlar. Savaş o kadar kötü ki ailenizden bile haber alamıyorsunuz. İletişim kuramıyorsunuz. Telefonlar çalışmıyor. Şu an ailem benim yaşadığımı veya öldüğümü bilmiyor. Nerede olduğumu dahi bilmiyor. Bir insan bundan daha acı bir şey olamaz. Afrika insanı bir yandan savaşlar yüzünden ölürken, bir yandan da açlık ve susuzluk yüzünden hayatını kaybediyor. Bize kucak açan Türkiye’nin ve Türk insanın yaptıkları unutmamız mümkün değil. Konya’da insanlar her zaman bize yardımcı olmaya çalışıyor. Yemek getiriyorlar, hastalandığımız zaman ilaç bulmamıza yardımcı oluyorlar. Çoğu zaman Alaaddin ve Sultan Camii’ne giderek namaz kılıyor ve ülkemiz için dua ediyoruz.” Mülteci olarak yaşamanın çok zor olduğunu vurgulayan İbrahim Yahya, buradaki insanlarla aynı kaderi paylaştıklarını ve herkesin ortak özleminin ailesi ve ülkesinde huzur ve barış içinde yaşamak olduğunu da sözlerine ekliyor.
İSRAİLLİLER, MÜŞTERİSİNİ ÖLDÜRÜNCE CASUSLUKLA SUÇLANDI
Filistinli mülteci Muhammed Hasan ise ülkesinde yaşanan İsrail işgalinin ve zulmünün bedelini en ağır ödeyenlerden birisi. Taksi şoförlüğü yapan ve hastanede çalışan Muhammed Hasan, HAMAS’ın iktidara gelmesinin ardından casuslukla suçlanmış. 2003 takside yolcularını taşırken İsrail askerlerinin saldırısına uğrayan Muhammed Hasan’ın birisi hayatını kaybetmiş diğeri de ağır yaralanmış. HAMAS’ın iktidar olmasının ardından çatışmaların şiddetinin arttığını ve 4 çocuğunu terk etmek zorunda kaldığını belirten Hasan, “İsrail askerlerinin saldırısıyla uzaktan yakından ilgim yoktu. Belki o saldırıda ben de ölebilirdim. HAMAS iktidara gelince benim casus olduğumu düşündüler. Önce Ürdün’e ardından da Türkiye’ye kaçtım. Suçsuz olduğumu ispat edecek zaman bile olmadı. Hem İsrail hem de bazı Filistinliler gerçekten çok acımasız. Aylardır ailemden bir haber alamadım. Telefon açamıyorum.Çünkü telefonların dinlenme olasılığı yüksek. Cep telefonlarına mesaj bile gönderemiyorum” diyor.
FİLİSTİN’DE GÜVENLİK VE BARIŞ SÖZ ETMEK ÇOK ZOR
Filistin’de hayatın daha tehlikeli ve zor hale geldiğini dile getiren Hasan, “ Filistin’de güvenlik diye bir şey kalmadı. Evler yıkılıyor, insanlar öldürülüyor ve yüzlerce kontrol noktaları var. Böyle bir yerde güvenlikten ve barıştan bahsetmek çok zor. Tüm İslam ülkeleri Filistin’ e sahip çıkmalıdır. Şu anda Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa İsrail tarafından yıkılmak isteniyor. Yıllardır bunun çalışması sürüyor. Kardeş ülkemiz Türkiye’nin ve diğer İslam ülkelerinin ekonomik ve siyasi alanda desteğine ihtiyacımız var. Filistinlilerin şu anda en çok güvendiği ülke Türkiye. Biz Türk kardeşlerimizden çok şey bekliyoruz. Konya’da insanlar bize çok yardımda bulunuyor.Allah onlardan razı olsun. İnşallah Filistin’de huzurun ve barışın yaşandığı günleri görürüz ” diye sözlerini tamamlıyor.
OSMANLI AŞIĞI SOMALİLİ MÜLTECİ ŞEYH İBRAHİM
Mülteciler arasında öyle birisi var ki; İtalyanca, Arapça ve İngilizce olmak üzere 3 dil biliyor. Somalili Abdülkerim Şeyh İbrahim, ülkesinde memurluk ve gazetecilik gibi işler yapmış. 18 yıl önce Somali’de sosyalistlerin iktidara gelmesiyle birlikte iç savaşta alevlenmeye başlamış. Başkent Mogadişu’da başlayan şiddet olayları ülke geneline yayılmış ve hükümet ile militanlar arasında savaşın şiddeti her geçen gün artmış. Batı’nın da desteklediği bu iç savaştan en çok mağdur olan ise yine masum Müslüman Somali halkı. Ülkesinde yaşanan iç savaş yüzünden Türkiye’ye gemiyle Türkiye’ye kaçan Somalili Abdülkerim Şeyh İbrahim, tam bir Osmanlı aşığı. Osmanlı Devleti tarihi ile ilgili birçok kitap okuyan Şeyh İbrahim, Osmanlı Devleti ile tüm Müslümanların gurur duymasını dile getiriyor.Osmanlı Sultanlarından özellikle Abdulhamit Han’a büyük bir hayranlık duyduğunu ifade eden Şeyh İbrahim, Türkler hakkındaki düşüncelerini şu şekilde aktarıyor: “Onun Filistin için yaptıklarını okumuştum. Yine Türkler İslam’ı birçok yaydılar ve yıllarca Müslümanları korudu. İspanya’da ve Portekiz’de Müslümanlar öldürülürken onların yardımına Osmanlı Devleti koştu. Yine Müslüman Türkler, yüzyıllarca Avrupa’yı ayaklarının altında tekmeledi. Somali’de yaşarken her zaman Türkiye’yi Osmanlı Devleti olarak düşünürdüm.Bana göre Avrupalı devletler bu yüzden Türkleri sevmiyor. Konya gibi İslamiyetin en iyi yaşandığı ve Mevlana gibi büyük bir insanın yetiştiği bir şehirde mülteci olarak bile bulunmak güzel bir duygu. Türkler, tarihleriyle ve ülkeleriyle gurur duymalıdır”
“BİZ EKMEK İSTİYORUZ ONLAR SİLAH VERİYOR”
Batılı ülkelerin Somali’deki iç savaşı durduracağı yerde daha fazla artırdığını vurgulayan Şeyh İbrahim, şunları aktarıyor: “Somali’nin şu anda durumu çok kötü. Güvenlik yok insanlık yok. İnsanlar, birbirlerini ceket için bile öldürüyor. İnsanlar açlıktan ölüyor. Ekmek, su ve ilaç yok. Biz ekmek istiyoruz Batılılar silah veriyor. Kimse Somali için bir şey yapmıyor. ABD ve İngiltere sadece ülkeleri işgal etmesini biliyor. Onlar Irak’ı demokrasi getireceğiz ve Saddam’dan kurtaracağız diye işgal etmişti. Yaptıkları en iyi iş ülkelere saldırmak ve masum insanları öldürmek. Somali’de bir insanlık trajedisi yaşanıyor. Tüm dünya bu olanlara sessiz kalmış durumda. Aylardır ailemden haber alamıyorum. Onların öldüğünü veya yaşadığını dahi bilmiyorum. Belki de onları öldürdüler. İki çocuğum var. Onları çok merak ediyorum. Allah kimseyi bizim durumumuza düşürmesin” Sudan’da çiftçi olarak yaşayan Abdullah Harun Hüseyin ise 19 Eylül’den bu yana Türkiye’de bulunuyor. O da diğer mülteciler gibi ailesinden ve ülkesinden haber alamıyor. Mülteciler, arasında en çok sevilen ve saygı duyulan bir kişi Harun Hüseyin, Konya’daki tarihi camilere giderek namazını kılıyor ve ülkesi için dua ediyor.
İbrahim BÜYÜKEKEN
|